23 Nisan 2007 Pazartesi

Mangal Mevsimi Başlıyor:)

Çok yaşa sevgilim, nasıl da biliyorsun gerçekleri:))) Ben çok güldüm, okuyan herkes de eğlensin istedim:)

Mangal :Bu aktivite esnasında, bir erkeğin gerçek mutfak hünerine tanıklık ederiz.Bir erkek, mangal başına geçmek için gönüllü olduğunda, aşağıdadetaylandırılan bir seri olay yaşanır:


1. Erkek mangalı ve mangal kömürünü çıkarır.

2. Kadın ızgarayı temizler. çıkartır.

3. Kadın bakkala gider.

4. Kadın kasaba gider.

5. Kadın fırına gider.

6. Kadın salatayı ve sebzeleri hazırlar.

7. Kadın pişirilecek etleri hazırlar.

8 Kadın, etleri bir tepsi üzerine, gerekli malzemeler, baharatlar, vs ile dizer.

9. Kadın temiz ızgarayı ve hazırladığı tepsiyi, mangalın başında elinde birasıyla dikilen adama getirir.

10. Adam etleri ızgaranın üzerine yerleştirir.

11. Kadın içeri geçip, masayı hazırlar.

12. Kadın sebzelerin pişmesini kontrol eder.

13. Kadın tatlıyı hazırlar.

14. Kadın tekrar dışarı çıkar ve kocasına etin yanmakta olduğunu haber verir.

15. Adam çok pişmiş eti ızgaradan alır, kadına verir.

16. Kadın tabakları çıkartır, masaya ve dizer.

17. Adam içkileri doldurur.

18. Kadın masayı toplar, kahve hazırlamaya gider.

19. Kadın kahve ve tatlı ikram eder.

20. Yemekten sonra, kadın masayı toplar.

21. Kadın gider bulaşıkları yıkar, mutfağı toparlar.

22. Adam mangalı olduğu yerde bırakır, çünkü içinde hala yanan kömürler vardır.

23. Adam karısına bugün mutfak işi yapmamaktan dolayı mutlu olup olmadığını sorar.

24. Karısının şaşkın bakışları karşısında, kadınları mutlu etmenin imkansız olduğu kararına varır.


Not: Resmi google'dan şu linkten buldum. Duruma çok uygun olduğunu düşündüm:)

22 Nisan 2007 Pazar

Karıma

KARIMA

Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir

Oktay Rıfat'ın bu güzel şiirini eşim göndermiş sabah, çok sevdim, paylaşmak istedim..

21 Nisan 2007 Cumartesi

Osman Hamdi Bey


Bu sabah gelen bir mailden alıntıdır, teşekkürler Nazancım:)


Osman Hamdi Bey'in Kapmlumbağa Terbiyecisi, Pera Palas yanındaki Pera Müzesinde sergilenmektedir. Sonsuza kadar da orada kalacaktır. Ücretsizdir. Bunun görmeden ölmeyiniz. Terbiyecinin elinde tuttuğu ney'i, elinizi uzatıp alacağınız geliyor. Üç boyutlu bir resim bu. Özellikle bakacaginiz ogeler, 1. duvardaki dökülmüş sıvalar 2. size doğru uzanan ney 3. terbiyecinin çatlak topukları. Bu üç oge, bu resmi nasıl dünyanın en beğenilen resmi yapmadı hayret... 30 cm'lik Mona Lisa bu payeyi alıyor, benim Osman Hamdi'mi Istanbul'lular bile tanımıyor. Bu da ezeli zayıflıklarımızdan biri olsa gerek...

Yukarıdaki sorunun esasen cevabını biliyorum. Osman Hamdi Bey, zamanın baş kaldırıcılarından biridir de ondan. Kaplumbağa terbiye edilebilecek en zor hayvandır. Ancak, "kaplumbağayı bile terbiye edebilirsiniz" diyerek, zamanın müstebit ve monarşik Osmanlı yönetimine karşı çıkıyor. "Siz, bir araya gelirseniz bu yönetimi bile adam edebilirsiniz" diyor. Saray, Osman Hamdi Bey'i uyariyor. Osman Hamdi Bey, baş kaldırısına devam ediyor. Sarayın bahçesinde başı açık olarak kuran okuyan bir kadın resmediyor. Bu resim, Osman Hamdi Bey'in sonu oluyor.... Şimdi anladınız mı, Osman Hamdi Bey, neden evrensel olamamış? Kısa yoldan halletmişiz adamı da ondan. Osman Hamdi Bey, Güzel Sanatlar Akademisinin ve Arkeoloji Müzesinin kurucusudur.


Önemli Not: Ben de Kaplumbağa Terbiyecisi ve Osman Hamdi Bey hakkında derin bir bilgiye sahip değilim, yukarıdaki yorum da benim ağzımdan değil. Ama doğruluk payı çok gibi geldi...

20 Nisan 2007 Cuma

Oyun

Öncelikle sevgili Asortik Krep'ten beni bağışlamasını isteyeyim, oyuna hemen cevap veremedim zira çok yoğun-yorucu günler yaşadım. Kullanıp memnun kaldığım ürünleri sormuştu, geç de olsa aklıma gelenleri yazayım.


Geçenlerde markette tesadüfen görüp hiç adetim olmadığı, sadece kavanozunu beğendiğim için aldığım Güllüoğlu'nun reçellerine bayıldık. Önce ahududusunu sonra böğürtlenini aldım, ikisi de çok lezzetliydi. Bakıcı teyzemi helvasını da denemiş, onu da pek methetti.

Ben içkide tatlı tatlı tadları severim, mesela Archers mesela Bailey's gibi. Xuxu'yu da bir arkadaşım yurtdışı dönüşünde free shop ta keşfetmiş ve bize ikram etmişti. O günden beri yurtdışına gidip gelen herkese ısmarlıyorum. Xuxu bildiğiniz çilek şurubuna votkanın katılmış hali. Anlamadan içenleri pek bir güzel çarpıyor, şimdiden söyliim:)

Ufaklığın araba camından atıp kuşların aldığını iddia ettiği Nokia telefonumdan sonra -ki memnundum- satınaldığımSamsung D900'ümden de son derece memnunum.

Yıllar önce annemin ev hediyesi olarak aldığı, mutfaktaki elim ayağım Tefal Clipso'larımın da adını burda anmazsam olmaz. Tam çalışan kadın tenceresi, malzeme hazır olduğunda çoğu yemek en fazla 1/2 saat içinde sofrada oluyor:)
Oyuna bu kadar geç katıldıktan sonra kimseyi sobeliycek yüzüm kalmadı o yüzden oyunu bitirdim gitti. Ama aklımda güzel bir oyun var, bakalım yakında kimler sobelenecek??:)

19 Nisan 2007 Perşembe

KAÇ KİŞİYİZ!!!!


Günümüzün sorusu : Kaç kişiyiz
Kac Ataturk`çü var
Cevap verebilmek için aşağıdaki linke girmeniz yeterli...
Her bir bilgisayardan, ilk giriş için sayaç artıyor.
Böylece kaç kişi olduğumuzu merak edenler öğrenecek...


http://www.kackisiyiz.com

16 Nisan 2007 Pazartesi

13.Cuma!


Duyardım da inanmazdım 13.Cuma'nın uğursuzluğuna, yaşadım ve gördüm, evettttttttt, kesinlikle Fredy'nin Kabusu gibi bir gündü. Başlıyorum, sıkı durun:)

Efendim eşim yurtdışına gitmeden önce şirketine ait arabanın satışıyla ilgi olarak bana oldukça kapsamlı bir vekaletname verdi. Araba banka kredisiyle alındığı ve ödemeler halen devam ettiği için vekaletnemedeki detayların çok önemli olacağını söylemişti banka bize, sırf bu yüzden garanti olsun ve sorun çıkmasın diye bankanın anlaşmalı noterine gittik ama şimdi okuyacağınız üzere pek de bişey değişmedi!
Geçen Perşembe akşamüstü arabayı satmak üzere biriyle anlaştık. Yarın şuraya gelin, birlikte bankaya gidelim dedik. Akşamdan herşeyi hazılayayım dedim, önce vekaletnameyi buldum, bir de ne göreyim, üstünde benim adım felanca kızı feşmekan yazacağı yerde oğlu yazıyor! Neyse dedim, banka ile noter yakın nasılsa, sabahtan uğrar bir kaşe vurdurrturum. Sabahleyin alıcı olan iki adam, saolsun satış konusunda bana çok yardım olan arkadaşım Erdem ve ben atladık gittik noter, düzeltmeyi yaptırdık, ordan bankaya. Bankacıya durumu anlattık, kadın demez mi önce hukuk departmanına gidip incelenecek bu vekalet sonra işlemler başlayacak diye. E iyi dedik, olsun. Ama ne kadar süreceği belli olmaz dedi, aman dedim gözünüzü seveyim, bu işin bugün bitmesi lazım. Elimizden gelenei yapıcaz dediler. Bankadan çıkarken en yakın vergi dairesini sorduk, Beşiktaş dediler. Beşiktaşa geldiğimizde vergi dairesinin aslında GAyrettepe'de olduğunu öğrenip geri döndük. Neyse bulduk vergi dairesini. 4. kata çıkmamızı söylediler. Asansöre yöneldik, içerde 1 adam vardı ama en az 6 kişinin rahat rahat sığacağı büyüklükte bir asansör olduğu için biz de 4 kişi olarak bindik. Asansör 1,5 kat kadar çıktıktan sonra hızla düştü ve zemine çakıldı! Ne olduğumuzu anlayamadık, kapıyı vurmaya başladık çıkarın bizi diye. Neyse biri sesimizi duydu ve bu badireyi de atlattık.
Oradan çıkıp tekrar bankaya gittik, henüz hukuktan bir haber yoktu, bir pizzacıda tanımadığımız 2 adamla oturup sohbet etmekten başka çaremiz kalmamıştı. Bir süre sonra bu işin böyle olmayacağını söyledim Erdem'e, mutlaka bankadan bir tanıdık bulup işlemimizi öne aldırmalıydık. Erdem'in eşi de bankalara hizmet veren bir sektörde çalıştığı için tanıdık bulma çok güç olmadı. Saolsun dosyamızın işleme alınmasında bize öncelik tanıttı. Gel gör ki bankaya gelen mesaja göre vekaletname eksikti! Saat 2,5 olmuştu ve biz hala bankadan rehin kaldırma yazısını bile alamamıştık, kabus devam ediyordu! Aklıma hemen eşimden talimat almak geldi, olur ama şirket kaşesi yanında mı eşinizin diye sordu. İşte günün tek güzel olayı bu oldu, sabah evden çıkarken ne olur ne olmaz diye kaşeyi çantama atmıştım! Hemen eşime telefon ettim, bankacılardan talimatı yazıp eşime mail atmlarını rica ettim. Cidden çok kafa dengi olan bankacı karedeş hemen talimatı yazdı ama o da ne? Talimatı yazdığı word dosyasının adı otomatik olarak 13 oldu! (word kullananlar bilir, herhangibir word dökümanı yazıp save etmeye kalktığınızda yazının ilk bir-iki kelimesini word otomatik oarak dosya ismi olarak alır, eğer istenirse değiştirilir. Bizim yazı da 13 Nisan 2007 olarak başladığı için dosya adı 13 oldu:)) Artık öyle sinirlerimiz bozuldu ki bankacı çocukla yerlere yattık gülmekten, hatta Jason'ın elindeki bıçakla içeri girerken falan hayal ettik:)) Neyse sonunda bunu badireyi de atlatık dedim. Ama yoook biter miiiii, tam bankadan yazımızı aldık oh çok şükür derken ruhsatın Kadıköy'den alındığını ve tüm trafik işlemlerinin oradan yapılması gerektiğini duyunca yeter artııııııkkkk diye bağırasım geldi:( Ne Anadolu yakasında oturuyoruz ne de araba oradan alındı ama neden ruhsat Kadıköy'den alındıyı bir türlü anlayamadım. Yine de umudumuzu yitirmeden geçtik Kadıköy'e ama nafile, saat 17:07 de trafik şubesinin önündeydik ama mesai 17:00 de bitiyormuş:(Velhasıl iş kaldı Pazartesiye.

Efendim bizim işin uğursuzluğu Pazartesi de devam etti elbet. Sabah Erkenden yollara koyulup gittim Kadıköy trafiğe ( haa bu arada Kadıköy trafik şubesi Bostancı'da!). Yazımı aldım, sonra Bahçelievlere dönüp alıcı ile buluşacağımız notere gittim. Artık sona geldik derkeeeen, alıcının da vekalet ile arabayı başkasına alacağını öğrendim. Fakat bu sefer de noter vekaleti kabul etmedi çünkü üstündeki resim siyah-beyazdı!!!! ayyyyyy düşüm bayılacaktım sanki. Neyse ki gittiğimiz ikinci noter bize akıl verdi, ben elimdeki vekaletle alıcıya satış için tekrar vekalet verdim, suyunun suyunun suyu oldu yani. Çok şükür işlem böylelikle bitti ama benim de pilim bitti.

İşin kötüsü eşimin şirketine kayıtlı bir araç daha var ve ben o aracı gün gelecek yine satıcam!!!!

10 Nisan 2007 Salı

Sonunda tanıştık

Çevremde küçük çocuğu olup kendileriyle tanışmayan pek az aileden biriyken aniden cuma akşamı bize de geldi, kim mi? Rota canımmmmmm, var mı bilmeyeniniz?
Ufaklık cuma gece yarısı şiddetle kusmaya başladı, sabahında ishal ve karı ağrısı.. pazar akşamüstü bende bulantılar olmaya başladı, aynı akşam bakıcımız Filiz Teyzemiz mesaj atmış, çok hastayım kusuyorum ve ishalim diye.. eyvahhhh dedim sıra abiye mi geldi acaba? nitekim pazar gecesi de abimiz müşerref oldu rotayla:( pazartesi gününü hepimiz yatak-döşek evde geçirdik. Saolsun ananemiz, koştu geldi bize bakmaya,inşallah kadıncağız kapmamıştır, çok teredüt ettim çağırırken ama kafamı kaldıramadım yataktan ne yapayım..
Ne derler evlerden ırak olsun, zor şeymiş bütün ailenin biranda hastalanması, bir daha lütfen gelme bize rota, ya da teker teker gel, sevmedik sei hiç:)